11 Ağustos 2014 Pazartesi

Bir Oyun Dergisinde Yazar Olmak İçin Gerekenler

Bazen bir forum mesajında, bazen de bir okur e-postasında rastlar dururum bu soruya...

"Abi dergide yazar olmak için ne yapmam gerek?"

Selam OGZ'nin Eylül'14 baskısı için aynı soruyla iki kez daha karşılaşınca dedim dur, cevap mahiyetinde bir yol haritası hazırlayayım ben. Hani yolu izi çok bildiğimden değil, kendim de yürümeyi sevdiğimden...
O halde tut hadi elimden, adım adım birlikte ilerleyelim:

1) İlk adım, sormak. Bir oyun dergisinde (ya da herhangi bir başka mecrada) yazar olabilmek için hangi özelliklere sahip olmam gerekir? Bu özellikler bende mevcutsa doğru başvuruyu yapabilmek için hangi yöntemi izlemem gerekir?

Aslında bu yazıyı okuyor olman, cevapları aramaya başladığını (dolayısıyla o ilk adımı çoktan atmış olduğunu) gösterir. Bu adımdan sonra yola devam edip edemeyeceğin, önce cevaplarındaki samimiyete sonra da kendine duyduğun güvene bağlıdır. 

Kiminiz kendine hiç güvenmez mesela; "sorsam n'olcak, nasıl olsa reddederler" diye düşünür. Potansiyele sahip olsalar da ilk adım için yeterince kararlı veya cesaretli olmadıkları için başlamadan biter bu arkadaşların maceraları.
Kiminizde ise kusura bakmayın ama Ajdar Anık özgüveni var. Edebiyat dünyasının süper starıyım, bu dergi benden iyisini mi bulacak gibi "fazla iyimser" biçimde, adeta "nereye imza atıyorum" havasında yaklaşırlar.

I-ıh. Yanlış ikisi de.

Kendini tanıyorsan ve bu işi gerçekten istiyorsan o meşhur parolayla geçeceksin eşikten:

"Abi dergide yazar olmak için ne yapmam gerek?"

Olm sorup durmasana! Anlatıyoruz işte :Pp

2) İkinci adım, aynaya bakmak.
Oyunları sevdiğin çok açık zaten, onu geçelim.
Yazmayı seviyor musun peki? Minicik bir bilim kurgu hikaye olur, uyduruk bir şiir belki, ya da havadan sudan bir blog... Arada karalıyor musun bir şeyler?
Soruyorum çünkü bir oyun incelemesine bakıp "götüm gibi olmuş, ben daha güzelini yazarım ki" demekle o incelemeyi bizzat oturup yazmaya çalışmak arasında Himalayalar kadar fark var.
Ve eğer yazmayı gerçekten sevmiyorsan aşamazsın o dağları. Kıçın başın buz kesmeden, henüz yol yakınken geri dön.

3) Madem 2. maddeyi geçtin, öyleyse yazmayı gerçekten seviyorsun. Peki iyi yazabiliyor musunOyunu biliyor olabilirsin, hatta 36 sayfa anlatabilirsin, fakat yazdığının okunabilir olacağından emin misin?
Çıkmış çıkmamış her oyun için bugün sanal alemde sayısız bilgi kaynağı olduğuna göre insanlar o yazıyı neden özellikle senin kaleminden okumak istesinler? Onlara birkaç tıkla ulaşamayacakları bir şeyler sunabilmek göründüğü kadar basit değil.

İşte bu gerçeklik, yüksek bir sorumluluk duygusu olarak yansımalı yaptığın işe. Noktalama işaretlerinden cümle yapısına kadar özenli yazabilmen, üslubundan kelime dağarcığına kadar bir tarz sahibi olabilmen, yazının başı ile sonu arasında bir kinetik bağ kurabilmen gerekiyor.

Hem oyunla ilgili doyurucu bilgi vermek, hem de veriyi akıcı biçimde aktarabilmek önemli. Ansiklopedik bilgi yağdıracağım derken okuru boğarsın; daha ikinci paragrafta sıkılıp çeviriverir sayfayı. Edebi takılacağım derken ağır ağdalı takılıp odağı kaçırırsın, sabredip yazının sonuna varan kişi bile anlamaz oyunun neye benzediğini. Denge hassas yani. İşte "iyi yazmak" derken kast ettiğim de tam olarak bu kıvamı tutturmakla ilgili...

4) Benim en zayıf olduğum kısma geldik şimdi...
Kota ve deadline.
Şöyle düşün... Resim yapmayı çok seviyorsun ve bu konuda yeteneklisin de... Bir müşterin sana bir tablo siparişi veriyor. Biliyorsun, beklentileri bile aşacak bir iş çıkarabilirsin. Ama dur hemşehrim diyor o müşteri, tuvalin boyutu şu kadar olacak, yalnızca şu şu renkleri kullanabilirsin, yarın sabah da tablo bitmiş ve boyası kurumuş halde duvarımda asılı olmalı...

Benim sınırlarla pek aram olmadığından müşteri memnuniyetim çok düşük :( 
İnanın abartmıyorum, bazen karakter kotasını aşmış bir yazıyı kırpıp sınıra çekmeye çalışmak, yazının kendisini yazmaya harcadığım vakitten fazlasını alabiliyor!
Bunun tam tersi de söz konusu olabilir; "anlatmak istediğim her şeyi anlattım, hala 5000 karakter boşluk var" dedirtecek bir durumla da karşılaşabilirsin. Valla benim başıma hiç gelmedi ama o durum da ayrı vahim; taşıma suyla değirmen dönmeyeceği için muhtemelen zorlama bir yazı çıkacaktır ortaya.

Becerip yazı boyutunu çerçeveye sığacak biçimde ayarladığında da bitmiyor iş. Çünkü en az onun kadar önemli bir de zaman çerçevesi var uyman gereken. Benim ajandam son 1,5 senedir deadline tarihine fazla yaklaşmadan çalışmama izin vermiyor mesela, zorlanıyorum. Eğer boş vakit miktarın el veriyorsa, bugünün işini yarına bırakmayan bir karakter yapın varsa, elindeki işi vaktinde yetiştirmek için gerekirse uykudan, gerekirse sosyal (hatta profesyonel) hayattan fedakarlık yapmayı göze alıyorsan bir sonraki adıma geçebilirsin. Yoksa hiç deneme bile; hem kendine hem de talip olduğun işe zarar verirsin.

5) Yazdım kurtuldum, yok. Sabır ve özveri istiyor bu iş.
Yazının son cümlesine noktayı koyar koymaz mutlaka en başa dönüp bütün makaleyi titizlikle kontrol etmen lazım.
Gerçi Oyungezer'de bunu senin yerine yapacak, işinin ehli bir editör kadrosu var. Garip bir şekilde, yazını kırparken bile zenginleştirebilen dost uzaylılar bunlar. Tabi editörlerin böyle maharetli olması demek değildir ki dergiye "Arap sıçtı, kurtuldu" felsefesinde yazılar gönderebilirsin!
İdeal yazı, editöre en az iş çıkaran yazıdır. Editöre en az iş çıkaran yazı da imlasından bütünlüğüne bizzat senin tarafından sıkıca elden geçirilmiş yazıdır. Evet, bir nevi kendi yazının editörü olabilmenden bahsediyorum...
Şurada bir anlam düşüklüğü mü var?
Ne demek istediğim yeterince anlaşılıyor mu?
Şu kısım bayat olmuş gibi, daha renkli nasıl ifade edebilirim?
Bu soruların gereklerini yerine getirmeye niyetin (ya da sabrın) yoksa daha yarı yolda bitecektir yakıtın. Bu işe Facebook'ta durum bildirimi yapar edasıyla yaklaşamazsın. Takdir edersin ki oyundan anlayan bir hedef kitleye oyun değerlendirmesi üretmek çok daha fazla efor ve ciddiyet gerektirecektir. 

6) Yaratıcılığını kullanman çok önemli. Tabi bir şeyi gerektiği gibi kullanmak için önce o şeye gerekli miktarda sahip olmak lazım, değil mi? Özgün bir ürün ortaya koyabilecek kadar yaratıcı güce sahip olmak seni kopyala-yapıştır modellerden koruyacak ve diğerlerinden farklı kılacaktır.

Tam da bu noktada bir parantez açıp şu nesnellik-öznellik çatışmasına değinmek istiyorum... Bence başarılı bir inceleme asla ve asla tarafsız olamaz. Metacritic'deki ortalama nota herkes senin gibi kolaylıkla erişebilir. Senin onlara kişisel görüşlerini ve bunların dayanaklarını anlatman gerekir. "Kişisel" olan da doğası gereği nesnel olamaz. Nokta.

Dönelim yaratıcılık mevzusuna...

Doğru resimler seçmen ve ilginç kutucuklar düşünebilmen gerekiyor, yoksa dümdüz anlatıp geçeyim dersen kuru kayısıya dönecektir yazın. Oyunun özgün bir tarafını ya da ilginç bir özelliğini ön plana çıkaran resimler belirlemen ve bunlar için faydalı bilgi ya da saptama içeren alt yazılar eklemen lazım. Bir Oyungezer incelemesinde tutup da giriş ekranının resmini seçip altına da "evet arkadaşlar, ana menümüz bu şekilde" yazarsan bizzat Serpil sana eşlik edip "biz sizi ararız, çıkış kapımız şu şekilde" diyecektir. 

Kutucuklarda ise oyunun can alıcı noktalarına yer verebileceğin gibi bazılarında işi şakaya vurup okuru gülümsetmeye yönelebilirsin. Kimini maddeler halinde derleyebilir, kimini birkaç  görsel veya bir satır yazıdan ibaret bırakabilirsin. Önemli olan, özgün düşünebilmen.

7) Bütün iş artistik puanlarla bitmiyor tabi. Teknik konularda hüner sergileyebilmelisin.
Oyunu kendi tarzında oynamak ile eleştirel gözle yaklaşmak ne aynı tadı veriyor, ne de aynı emeği istiyor. Kısıtlı bir sürede hem detaylı gözlem yapabilmek hem de oyun sonu içeriğine ulaşabilmek yorucu olabiliyor. Emeğe yoğunlaşınca da oyun zevkin ister istemez budanmış oluyor. Yok ben gelemem öyle uğraşa diyorsan da bir şansın var aslında; oyunu doğru düzgün oynamadan da incelemesini yazabileceğin (!) bazı dergiler dolaşıyormuş piyasada. Hedefin Oyungezer'se geçmiş olsun tabi.

Teknik gereksinimler yalnızca oyun deneyimiyle ilgili değil elbette. Tercihen iyi derecede İngilizce bilmen lazım mesela. Oyunun künyesi için gerekli olan detay bilgileri toplamak da senin işin, sistem gereksinimleri ile ilgili bir okur sorusunu cevaplamak da... Dolayısı ile yabancı dildeki sitelerde madencilik yapman gerekebilir sık sık. Bu aynı zamanda incelediğin oyunla ilgili farklı görüşlerden beslenebilmek açısından da önemli. Yabancı bir oyun forumunda insanlar en çok neden şikayet etmiş? Oyunun çakılıp durmasına sebep olan o bug için yama ne zaman çıkıyor? Yapımcının görüşleri ve sıradaki projeleri neler? Özellikle ön inceleme ya da bir dosya konusu hazırlarken bu gibi soru işaretleri çoğalacak ve yabancı kaldığın noktalara ışık tutmak için yabancı dile ihtiyaç duyacaksın.

Dilin yanında bir de bazı programlar olacak kullanman gereken. Örneğin oyun esnasında arka planda Fraps açık olacak ki yer yer ekran görüntüsü alabilesin. Bu görüntülerden incelemende kullanmak istediklerin üzerinde oynama yapman gerekebilir, bunun için de basit bir fotoğraf yazılımına ihtiyacın olacak. Bu ve benzeri programlara da bir yatkınlığın (tercihen deneyimin) yoksa tökezlemen kaçınılmaz.

8) Teknik, taktik, zarafet, asalet, "hepsi bende" mi diyorsun?
O halde sıkı bir test sürüşü için vakit geldi demektir.
Nasıl ki damat adayları kız istemeye elinde çikolata-çiçekle gidiyor, sen de yazarlığa başvuracaksan kapıyı elinde somut bir örnekle çalmalısın.

Mesela ben yolun başında bir Need for Speed incelemesi yazıp linkini Serpil'e göndermiştim (söz konusu incelemeyi de yine bu blogda http://bit.ly/nfs_umut adresinde bulabilirsin).
Eğer gerçekten aranan özelliklerin hepsi sende mevcutsa (ve eğer derginin o an için yeni bir yazara ihtiyacı varsa) yazı işleri müdürü adeta "bir yetenek avcısı edasıyla" kartını uzatır sana. Şan ve şöhrete uzanan yolun altın varaklı kapıları da ardına kadar açılmış olur böylece.

9) Hah! Tam bundan bahsedecektim ben de :)
Altın varakmış, elmas işlemeymiş, yok efendim şanmış, vay beyim şöhretmiş... 

Yok öyle şeyler.

Üzgünüm, valla yok.

Öncelikle şunu kabul etmen lazım: Bu iş pek karın doyuran cinsten değil.
Özellikle "serbest yazar" statüsündeysen ancak harçlık mahiyetinde bir telif alabilirsin. Bunu bir geçim kaynağı haline dönüştürmen için derginin "kadrolu elemanı" haline gelmen lazım. 

Hedefin bu ise iş yerinde tam zamanlı bulunman gerekeceğinden derginin merkez ofisinin yer aldığı şehirde ikamet ediyor olman şart. Ayrıca esnek çalışma saatlerine uyum gösterebilmeli, özellikle ayın son haftasında son düzlüğe girmiş yarış atı gibi sprint atacak kondisyona sahip olmalısın. 

Bu durumda bile -her nasılsa- oyuncuların gözünde yerleşmiş olan "bir eli yağda, bir eli balda" imajını doğrular nitelikte bir gelirin olmayacak, olamayacak. Evet, belki "oyun oynayıp para kazanıyonuz yea" şeklindeki yakıştırmanın hakkını vereceksin, ama bu iş maddi gelir açısından senin emeğinin hakkını verecek mi, orası tartışılır. İdealler için fedakarlık yapabilir insan, ama senin idealindeki iş bu mu gerçekten?

10) Bütün azmine, gayretine, özverine rağmen ortaya koyduğun değeri ucuz görecek, alaya alacak, hatta yere çalacak tipler çıkacaktır. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, yapıcısıyla yıkıcısıyla bütün eleştirileri kaldıracak seviyede psikolojik olgunluk gösterebilmektir. Vereceğin her cevap senden önce dergiyi bağlayacağı için tepkilerinde ölçülü olmak zorundasın. Ve en önemlisi, yersiz eleştiriden etkilenmeyecek kadar sarsılmaz bir motivasyona sahip olmalısın.

Özetle efenim...Yazmayı seven, yazdığı okunan, yazıyı belli bir ölçek ve zaman sınırında ele alabilen, titiz ve sabırlı çalışan, yaratıcılığını harekete geçiren, işin teknik detaylarıyla uğraşmaktan sıkılmayan, idealleri için ortaya somut efor koyan ve olumsuzluklar karşısında kolay kolay yılmayan birisiyseniz sizi deneme sürüşüne bekleriz :)

Yolunuz açık olsun!

4 yorum:

  1. yazımızı tam olarak nereye göndereceğimizi de yazsaydın be abi :) ben mi kaçırdım yoksa adresi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik umut@oyungezer.com.tr adresini deneyelim.
      Benim filtreden geçerse seve seve dergi yönetimine ulaştırırım :)

      Sil
  2. Utanmaz arka planı değiştirdim. Artık hem gözlerine hem de kalbine hitap edebilirim :)
    Yorumun için teşekkürler, çalışmalarında başarılar!

    YanıtlaSil
  3. "yahu ben zaten oyun oynuyorum, bari deneyimlerimi bu işi bilen arkadaşlara iletsem ya" olursa ne yapılmasını tavsiye edersiniz...? gerçi bunları okumak için zamanınız olur mu bilemiyorum tabi...

    YanıtlaSil